21 Ağustos 1997 tarihinde, dönemin “kartel” gazetelerinde, “Diploma çetesi” başlıklı bir haber yayınlandı.
O zamanlar ANAP Manisa milletvekili olan Tevfik Diker tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan soru önergesiyle ortaya çıkan iddialara göre, “Refahyol Hükümeti döneminde, İslami vakıflara üye birçok genç, ÖSYM sınavlarına hiç girmeden, fakülteye hiç devam etmeden üniversite diploması almıştı.” Hatta Refahyol’un Çevre Bakanı Ziyattin Tokar’ın “Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri” ile “Özel Kalem Müdürü”nün mezuniyet belgelerinin de sahte olduğu iddia edilmişti.
28 Şubat döneminde ortaya atılan bu iddia aylarca “RP’nin sahte diplomalı bürokratları” başlıklarıyla, mütareke medyasının manşetlerini süsledi. Üniversitelerde yapılan yoğun araştırmalar sonucunda, “RP-Milli Gençlik Vakfı-Sahte diploma çetesi” bağlantısının ortaya çıkarılacağı ileri sürüldü. Hatta o dönemin YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz’ün yaptığı incelemenin de “sahtecilik olayını doğrular” şeklinde vurgulandı.
Muhalif kesim, Refahyol döneminde işe alınan tüm personelin diplomalarının YÖK’e gönderilerek, “sahte olup olmadığının belirlenmesi ve personelin sınava tabii tutulması” talebinde bulundu. Örneğin Refahyol’un son günlerinde Başbakanlığa alınan 44 bilgisayar analizcisi, ancak ÖSYM sınavını geçerek görevlerini sürdürebildi. Yurtdışındaki bazı üniversitelerden alınan bu diplomalar üzerinden Refah Partisi’ne yönelik yıpratma kampanyası sürerken, CHP’de ilginç bir “sahte diploma yüzsüzlüğü” yaşandı.
Dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Erol Çevikçe’nin yanında “siyasi danışman” olarak görev yapan İlhan Şahan’ın diplomasının sahte olduğu ortaya çıktı. Çevikçe, bir basın toplantısında bu konu sorulduğunda, “Bu arkadaşımız ne yapmış ki? İnsanlar bir ton yolsuzluk yapıyor. Siz neyin mücadelesini veriyorsunuz? Bu tür işlerle beni yormayın” diyerek, danışmanının sahte diplomasının gündeme getirilmesine sert tepki gösterdi. Çevikçe’yi takip eden danışmanı Şahan ise, kendisini görüntülemek isteyen yerel bir televizyonun kameramanına saldırmaya kalkıştı.
YÖK yöneticileri, CHP’deki sahte diploma rezaletini görmezden gelerek, “şeriat üniversitelerinden(!)” mezun olan 28 Şubat mağdurları üzerine yoğun araştırmalar yürüttü. CHP’deki rezaleti görmeyen kiralık yazarlar, “Türkiye’de milyonlarca genç üniversiteye girmek için çaba gösterirken, şeriatçılara yurtdışındaki bazı üniversitelerden diploma veriliyor. Sonra onlar da gelip devlete ‘üniversite mezunu’ diye girmek istiyor.” şeklinde yazılar yazarak bu duruma destek verdi.
Sonrasında ilginç bir gelişme yaşandı. PKK’nın o dönemki siyasi uzantısı DEHAP’ın 4 yöneticisi, 3 Kasım 2002 seçimleri için gerçek dışı evrak verdikleri gerekçesiyle “resmi belgede sahtecilik” suçundan hapis cezasına çarptırıldı. Kararı destekleyen Yargıtay eski Başsavcısı Vural Savaş, sahtekarlıkla seçime girilmesinin tam kanunsuzluk olduğunu belirterek, yazar Emin Çölaşan’a önemli bir mektup gönderdi. Çölaşan’ın “3 Ekim 2003” tarihli Hürriyet gazetesindeki köşesinde yayımlanan mektupta “sahtekârlık yapanlar” hakkında ilginç tespitler vardı.
Vural Savaş, sahtekârlığı yapanlarla, sahtekârlıktan yararlananların hukuki durumlarının aynı olduğunu belirtti. Usulsüz elde edilen sahte diplomaların işlevsiz olduğunu ve zaman aşımından faydalanamayacağını vurguladı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iken Refah Partisi ve Fazilet Partisi aleyhine kapatma davası açan ve irtica iddialarında bulunan Vural Savaş’ın, Ekrem İmamoğlu’nun sahte evraklarla diploma sahibi olduğunu ifade eden sözleri dikkat çekti.
Ekrem İmamoğlu’nun sahte belgelerle üniversiteden mezun olduğu iddialarına karşı hukuki süreç devam ederken, yaşanan tartışmalar sürüyor.