Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaşta muhalifler, geçtiğimiz ay tarihi anlara imza attı. Uzun süredir durulan çatışmaların ardından 27 Kasım’da başlayan yürüyüşte muhalif güçler, Şam’ı ele geçirdi ve Esad yönetimi düştü. Suriye’de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesi, ülkedeki iç savaşın başlamasının ardından alıkonulanların tutulduğu, sistematik insan hakları ihlalleriyle işkencelere maruz kaldığı cezaevlerini gündeme getirdi. Bunlardan biri de çöken rejimin Savunma Bakanlığına bağlı Sednaya Hapishanesi. Hapishanenin yerleşkesinde “beyaz bina” ve “kırmızı bina” olarak adlandırılan 2 farklı gözaltı tesisi bulunuyor.
Cezaevine “et dolabı” olarak anılan beyaz kamyonlarla götürülen tutsaklar, yerleşkeye varır varmaz hapishane yetkililerinin fiziksel şiddetine maruz kalıyordu. Uluslararası Af Örgütünün raporuna göre, “kırmızı bina”da tutulanların çoğunluğunu 2011’den bu yana alıkonulan siviller oluştururken, “beyaz bina”da rejime “sadakatsizlik ettiği” gerekçesiyle alıkonulan subay ve askerler yer alıyordu. Tutsaklar, genellikle Şam’ın Mezze bölgesinde bulunan askeri mahkemelerden birinde adaletsiz yargılamalarla karşı karşıya kalmalarının ardından bu binalara transfer ediliyordu.
Eski cezaevi yetkilileri ve tutsakların demeçlerinde de 2011’den bu yana kırmızı binada tutulan kişilerin çoğunluğunu, Suriye rejiminin kendilerine muhalif gördüğü toplumun her kesiminden sivillerin oluşturduğu belirtiliyor. Tutsakların gecenin bir yarısı gözleri bağlanarak beyaz binanın güneydoğu köşesinde bulunan “infaz odası”na götürüldüğü, ölüm cezasına çarptırıldıkları bilgisinin de kendilerine infazdan sadece birkaç dakika önce iletildiği yer alan raporda, “infaz odası”nda 2011 ile 2015 yılları arasında her hafta, bazen de iki haftada bir yaklaşık 50 kişinin asıldığı, cesetlerin Şam yakınlarındaki toplu mezarlara gömüldüğü kaydediliyor.
Hapishane yerleşkesindeki beyaz binanın güneydoğusunda dış avluya bakan yanmış kapıdan girip üç dört basamaklı merdivenden aşağıya doğru inen ekip, sağa döndüğünde odada krokilerde yer alan 3 hücrenin kaldırıldığını, bu alanın bir çeşit koğuşa dönüştürüldüğünü ve koğuşun içi ile ranzaların yanmış olduğunu gördü. Odada infazların yapıldığı kısımda iki ayrı platformun ve bu platformlara çıkan merdivenlerin tam da krokilerde tasvir edildiği gibi yerinde durduğu görülüyor.
Üç basamaklı merdivenle çıkılan, birkaç kişinin sığabileceği yüksek platformların, infazlar için kullanıldığı uluslararası raporlara yansımıştı. Bu platformlarda, infaz memurlarının, tavandan asılan tutsakların daha hızlı ölmeleri için vücutlarına asıldığı ve böylece bu kişilerin boyunlarını kırarak öldürdükleri ifade ediliyordu. Yusuf Özhan, sözlerine şöyle devam etti: Siyasi tutukluların ve mahkumların burada büyük bir zulüm ve akıl almaz işkencelere tabi tutulduğunu hala gözler önüne seren belli detaylar mevcut. Anadolu Ajansı olarak özellikle Sednaya Hapishanesi’nde yaşanan zulümlerin dokümante edilmesi için özel bir çalışmaya start vermiş bulunuyoruz.