Türk Edebiyatı’nda Batı tekniği kullanılarak ortaya çıkan ilk ürünler Servet-i Fünun döneminde meydana gelmiştir. Bu dönemde önceki romanlardaki kusurlar büyük ölçüde giderilmiştir. Servet-i Fünun romanları, realizm akımının etkisi altındadır ve güçlü bir ruhsal ve gerçekçi mekan betimlemeleri içermektedir.
Servet-i Fünun döneminin sanatçıları genellikle içe kapanık ve karamsar bir ruh haline sahiptir. Bu durum eserlerde hayal kırıklığı ve kaçış temalarının sıkça işlenmesine neden olmuştur. Tanzimat Dönemi’nde sosyal sorunlara odaklanan sanatçıların aksine Servet-i Fünun sanatçıları daha çok bireysel konuları ele almışlardır. Aşk ilişkileri, ihanet, sanat, kadın, hayal ve hakikat gibi konular bu dönem romanlarında işlenmiştir.
Bu dönemde mekan genellikle İstanbul olarak tercih edilmiş, olayların geçtiği mekanlar detaylı ve gerçekçi bir şekilde tasvir edilmiştir. Roman kahramanları genellikle seçkin ve aydın kişilerden seçilmiştir ve çoğu zaman sadece olayların çevresinde yer alan karakterlerle sınırlıdır.
Servet-i Fünun sanatçıları ağır ve süslü bir dil kullanarak eserlerini yazmışlardır. Bu nedenle, daha sonraki yazarlar tarafından sadeleştirilmiş ve düzeltilmiştir. Romanların kurgusu genellikle sebep-sonuç ilişkilerine dayanmaktadır ve üçlü aşk ilişkileri gibi klişeler sıkça görülmektedir.
Dönem romanlarında psikolojik tahlillere önem verilmiş, gözlem ve araştırmalar öne çıkmıştır. Kahramanlar genellikle eğitimli, aydın ve zengin kişilerden seçilmiştir. Eserler genellikle kötü bir sonla bitmektedir ve Servet-i Fünun dönemi yazarları kişiliklerini eserlerinde gizlemiştir.
Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Servet-i Fünun dergisi ve dönemin yazarları olarak bilinmektedirler. Bu sanatçılar, Batılı teknikleri etkili bir şekilde kullanarak dönemin romanlarına öncülük etmişlerdir.