web sitesinde haber muhabirisin bu içeriğe göre dikkat çekici başlık yazar mısın. Başlığın uzunluğu en fazla 50 karakter olsunHABER7
İçişleri Bakanlığı Mardin Büyükşehir, Batman ve Halfeti belediyelerine yeni görevlendirme yapıldığını duyurdu. Örgüt propagandası ve örgüt üyeliği suçlarından daha hüküm giyip mevcut davaları devam eden DEM Parti’li üç belediye başkanı görevden alınarak yerlerine kayyım atandı. Uzmanlar, kayyım atamalarının hukuki ve güvenlik açılarından gerekli olduğunu vurgularken, sürecin hukuki dayanağına ve güvenlik gerekliliklerine işaret etti.
Akademisyen Ali Fuat Gökçe, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45. ve 46. maddelerine atıf yaparak kayyım atamasının kanuni bir süreç olduğunu belirtti. Gökçe, DEM Parti’nin aday gösterdiği kişilerin geçmiş davalarını dikkate almamasının hata olduğunu ifade etti.
Güvenlik uzmanı Coşkun Başbuğ, kayyım kararının sürpriz olmadığını ve anayasal yetkinin kullandığını ifade etti. Başbuğ, bu uygulamanın temel amacının kamu kaynaklarının örgüt faaliyetleri yerine halka hizmet doğrultusunda kullanılmasını sağlamak olduğunu belirtti. Başbuğ, daha önce benzer uygulamaların Kütahya ve farklı bölgelerde de görüldüğünü hatırlattı.
İşte o değerlendirmeler…
GÖKÇE: HUKUK İŞLETİLDİ, DEM ADAY SEÇİMİNDE HATA YAPTI
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, Ülke TV’de yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
5393 sayılı Belediye kanununda 45 ve 46’ncı maddesinde bu süreç net bir şekilde belirtiliyor. 45’inci maddenin ek fıkrasında şöyle diyor: ‘Terör ve terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması veya kamu hizmetinin yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi halinde 46. maddedeki makamlarca yani İçişleri Bakanlığı yada Valilik tarafından bu işlem tesis edilir’. Yani kayyım ataması olarak değerlendirilen atama işleminin tesis edileceği belirtiliyor.
Bu 3 ismin de daha önceden haklarında yürütülen bir davadan dolayı ceza aldıkları, kesinleşmiş kararın olduğu ve haklarında devam eden davaların olduğunu görebiliyoruz. İçişleri Bakanlığı’nın yapmış olduğu açıklamalarda, mesela Ahmet Türk’ün 2021 yılında açılan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘Silahlı terör örgütüne üye olma’ suçundna 10 yıl hapis cezası aldığını görüyoruz. 2023 yılında Batman Belediye Başkanı’nın Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığını, Halfeti Belediye Başkanı’nın Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığını görüyoruz. Böyle bir durumda o belediye başkanının ceza alması demek o görevini yapamaması anlamına geliyor. Çünkü bir şekilde hükümlü duruma düşüyor. 45 ve 46. madde işletilerek bu belediye başkanlarının yerine bir başka isim atanabiliyor.
Bunlar hukuki süreçler. Bunun yasal olduğu ortaya çıkıyor.
Halkımız arasında ‘seçime girerken bunlara YSK temiz kağıdı vermedi mi?’ deniliyor. ‘YSK buna izin veriyor’dan ziyade, ceza alması muhtemel kişileri siz neden aday gösteriyorsunuz? Bunu sorgulamak lazım. O dönem mahkemede hakkında bir karar verilemeyen kişinin, kim olursa olsun seçme ve seçilme hakkını elinden alamazsınız. Bu ancak mahkeme kararıyla olur. Dolayısıyla hakkında bir hüküm yok. Hüküm olmadığı halde ‘seçime giremezsiniz’ demek anayasal suçtur. Kimsenin seçme ve seçilme hakkı elinden alınamaz.
Hakkında bir dava olanın beraat etme ihtimali de vardır elbette. Ama burada DEM Parti’ye şunu sormak lazım: Siz böyle bir durumda neden bunları aday gösteriyorsunuz? Hakkında hiç dava açılmamış birini aday gösteremez miydiniz? Yüksek Seçim Kurulu’nu suçlamaktan ziyade DEM Parti biraz da iğneyi kendisine batırsa faydası var.
Madem orada güçlüsünüz, belediye başkanının sizden olmasını ve orayı yönetmek istiyorsunuz, o zaman hakkında hiç dava açılmamış bir ismin aday gösterilmesi sizin için de etkili olacaktır.
Ahmet Türk dışında kişilikleri veya etkinliklerinden ötürü değil de DEM Parti’nin aday gösterdiği isimler. ‘Bunlar herhangi bir ceza almamış, bunların seçme ve seçilme hakkını biz nasıl engelleriz’ diye DEM Parti bir savunma yapabilir ama siz belediyenin elinizde kalmasını istiyorsanız bir şekilde bu isimler ikna edilebilirdi.
Bunun iki çözümü var: Ya siz terörle irtibatı, iltisakı olmayan bir kişiyi belediye başkan adayı olarak göstereceksiniz ya da kanun teklifi hazırlayıp Meclis’e getireceksiniz, bu maddenin değişmesi için siyaset yapacaksınız. İktidar ve muhalefet taraflarıyla görüşeceksiniz. Kanun maddesi orada dururken, suç ve ceza varken herhangi bir adım atılmaması durumunda hukuk devleti olmaktan uzaklaşılır. ‘Bu kanunu bize uygulamayın’ diyemezsiniz. Başka belediyelerde herhangi bir suçtan dolayı da belediye başkanlığı yapma yeterliliğini kaybetmiş kişilerin görevden alınması sonrasında da kayyım atanabilir.
BAŞBUĞ: DEVLET GEREKENİ YAPTI
Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ, A Haber’de katıldığı yayında şu sözleri sarf etti:
Bu sıcak fakat sürpriz gelişme değil. Anılan kişilerin önceki yaptığı işlere bakılırsa devletin yapması gerekeni yaptığı, hukuku işlettiği bir süreç başlıyor. Kayyım uygulaması Türkiye’de 2014’te gündeme girdi. 2016 yılında da uygulamalarına başlanmış oldu. Burada amaç neydi? Devletin vermiş olduğu imkanları örgüte değil halkın hizmetleri doğrultusunda harcamak ve kullanmaktır. Bunların hiçbiri yapılmadı bu bahsedilen belediyelerde. Tam tersi, devletin ödenekleriyle örgüte finans kaynağı olmaya çalışan, devletin ‘halka hizmet götür’ diye sunduğu iş makinalarını araçları örgüt faaliyetlerinde kullanan, istihdamda örgütün verdiği talimatla kişi yada kişileri göreve aldıkları bir tablo ortaya çıkmıştı. Buna dünyanın hiçbir yerinde hiçbir ülke sessiz kalmaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti de anayasa ve belediyeler kanununun kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak bu kişileri görevden uzaklaştırarak, görevi kötüye kullanmaları nedeniyle yerlerine işin hakkını verecek kişileri atıyor.
Kayyım uygulaması çok tartışılıyor ‘sebebi gerekçesi nelerdir’ diye. Sonuçta herkesin geldiği nokta şu oluyor; devlet gerekeni yapmış, bunlar bu suçları işlemiş. Mesela Ahmet Türk’ün 2 tane ağır ceza konusu var. Anayasa 127’nci madde diyor ki: Mahalli seçimler sonucu göreve getirilen kişiler hakkında kovuşturma yada soruşturma olduğu takdirde İçişleri Bakanı’nın görevden alma yetkisi olduğu ifade ediliyor. Devlet de bu yetkiyi kullanıyor. Burada sürpriz yok.
Türkiye’de böyle çok fazla uygulama var. Sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil… Kütahya’da FETÖ ile bağlantısı olduğu tespit edilen bir kişi de yine kayyım uygulamasıyla açığa alındı. Dolayısıyla devlet, kendine kast eden, halka hizmet yerine farklı yerlere hizmet etmeye çalışan kişilerin hesabını soruyor.